Sayfalar

30 Haziran 2009 Salı

ALDIN [Ikinci Bölüm]



“Viski mi?” diye sordu Adela soran bakışlarla. Yolculuğa başlayalı yaklaşık iki saat kadar olmuştu ve ikisi de şimdiye dek hiç konuşmamıştı. Aldin’in konuşmamasının bir sebebi vardı elbette. Ondan etkilenmek istemiyordu, Adela’nın gitme zamanı geldiğinde zorlanmak istemiyordu. Tek başına yolculuk yapmaya alışmıştı ve tek başına yolculuk yapmaya alışmamış olsa bile bu kadar güzel bir kızın bu kadar pis biriyle aynı arabada uzun süre yolculuk yapacağından şüpheliydi. Diğer yandan kızın gerçek hayat hikayesini duymak için sabırsızlanmadan edemiyordu. Belki arada onu, arabaya ve dolayısıyla ona bağlayacak bir şey bulabilirdi.
“Viski sevmez misin?” diye sordu Aldin gözünü yoldan ayırmadan.
“Viskiyi herkes sever.” dedi. “Ama aldığın üç şişeden ikisi viski. Diğeri de zaten su. Biraz çeşitlilik olmalıydı. Ayrıca hâlâ adını öğrenemedim.”
“Daha hak etmedin çünkü.”
“Pislik..” dedi gözlerini devirerek.
“Söyle bakalım Adela.” dedi dişlerini sıkarak. “ Arabada anlatırım demiştin. Bu havada, bu yerde, bu insanlarla ne işin var? Hiç korku filmi izlemedin mi sen? Güzel kızlara otostop yaptığında neler olduğunu bilmiyor musun? Birinin tecavüze kalkışması pek şaşılacak bir şey değil çünkü.”
Adela içini çekip, hüzünlü gözlerle yolu seyretmeye başladı. Viskiyle dolu poşet hâlâ elindeydi. Aldin aniden onun gizemli bir çekiciliğinin olduğunu fark etti. Kendisini erkeklere çeken şey sadece tipi ya da seksiliği değildi. Bambaşka bir şeydi ama ne olduğunu bulamıyordu. Altı aydan sonra ilk defa biriyle uzun uzun konuşabilirdi. Umarım Nürnberg’de inmek zorunda kalmaz diye düşünürken buldu kendisini. Bağlanmamalıydı..
“Babam.” diye söze başladı güzel kız. “Bir mafya babası. Hem de Bosna’nın en ünlü ve en güçlü mafya babalarından. Tek mal varlığı ben olduğum için insanlara işkence çektirmekten arta kalan zamanlarında hep benimle ilgilendi.” Gülümsedi. “Bilirsin. Nasıl biriyle evleneceğim? Çıkacağım insanlar nasıl olacak? Evim nerede olacak? Işim falan.. Herkesin aksine bunlardan istediğimi, istediğim şekilde seçebiliyordum. Babamın da tehlikeli birisi olduğu bilindiği için güzelliğime rağmen erkekler bana yaklaşmaktan korkuyordu. Şansıma hoşlandığım tek insanın babamdan korkusu yoktu.” Elindeki poşeti sıktı, sinirlenmişti. Anlatırken tüm o anları tekrar yaşar gibiydi. Sakinleştiğinde. “Bir süre her şey iyi gitti. Gerçekten mutluydum. Hem de hayatımda ilk defa. Düşün yirmialtı senedir gerçek aşkımı bulduğumu sandığım kimseyle karşılaşmadım, bu ilkti. Ama babam burada da devreye girdi. Bir gün kalktığımda onun gittiğini gördüm. Babam kaçtığını söyledi ama ona inanmıyorum. Babam onu ölümle tehdit etmiş olmalıydı. Onun nereye kaçtığını öğrenip yollara düştüm.”
“Evden kaçtın yani.” dedi Aldin gülümseyerek. Kararlı kızlara bayılırdı. Bu sonsuza kadar onun arkadaşı olarak kalacak olsa bile onunla tanışmak ve konuşmak zevkliydi.
“Evet. Babama not bıraktım elbette ki. Ona beni durdurması için öldürmesi gerektiğini söyledim. Beni ve onu olduğu gibi kabullenmesi gerek.”
“Peki baban onu neden ölümle tehdit etti? Yani sonuçta senin mutlu olmanı istemiyor muydu? Onda hoşuna gitmeyen bir şey mi vardı?”
“Biraz içki içmeyi seviyordu ama hey. Kim sevmez ki?” dedi sevimli bir yüz ifadesiyle. “Gerçekten olağanüstü birisiydi. Kibar, zeki, okulunda başarılı, arkadaşları tarafından sevilen birisi. Okulda karizma olup da kendini beğenmiş yüz ifadesi olmayanlardan. Tam bana göreydi. Onun yanındayken kendimi tamamlanmış hissediyordum. Böyle bir hissi yaşamak.” İçini çekti. “Harika birşey. Aşk.. harika bir şey.”
Aldin ona özendi. Sorunlu bir çocukluk geçirdiğinden aşkı gerçekten hiç tatmamış ve hiçbir zaman da tam olarak istememiş, özenmemişti. Şimdiye kadar..Arabayı hızlandırdı. Artık hayatında gerçekten ona değer verebilecek birisinin çıkacağından şüpheliydi.
Bir an önce kendisine çeki düzen vermeliydi. Spora başlamalı, temelli bir şehire taşınmalı ve gitar çalmayı öğrenmeliydi. Herkesten uzaklaşarak hiçbirşey elde ettiğini sanmıyordu.
“O nerde yaşıyor peki?”
“Nürnberg. Gözlerden uzak ama yaşanması oldukça güzel bir yer. Üstelik babam ve onun alanından uzak. Yeni bir hayat kurmak için olabilecek en iyi yerlerden birisi.”
Ve bir daha konuşma olmadı. Aldin zaten yeteri kadar sorunlarının içinde boğuşuyordu. Bir de aşkı istemeye başlaması onun adına kötü olmuştu. Adela kısa bir süre sonra derin bir uykuya daldı. Akşam olmuştu ve hava soğumaya başlamıştı bile. Klimayı sıcağa çevirdi ki güzel bayan üşümesin.
Lise yılları aslında onun açısından oldukça harika geçmişti. Bosna bir öğrenci ve bir genç için yaşanabilecek en iyi yerlerden birisiydi zira gençlerin şehriydi. Özellikle yazları cennet gibi oluyordu. Parklarda, göl veya dere kenarlarında her gece arkadaşlar buluşur, ateşler yakılır ve gitar ve korku hikâyeleri eşliğinde eğlenilirdi. Kız anlaşmazlıklarını saymazsak çingenelerin dışında kimse kimseye sataşmıyordu genellikle. Bir savaş şehri olduğu için yaralı bir şehirdi sarajevo ama bunu arkadaşlık ve dostlukla kapatmıştı. Onun da Irma, Nedim ve Andrea’dan oluşan bir arkadaş grubu vardı. Her gece o kadar eğlenirlerdi ki Aldin bir an önce gece gelip de arkadaşlarıyla buluşması için tanrıya dua ederdi. Şimdi ise elinde hiçbir şey yoktu. Aldin onlara bir şey demeden, bir mektup bile bırakmadan ülkeyi terk etmişti. Doğduğu ve sevdiği ülkesini. Ilk durağı Almanyaydı ve altı aydır biraz hırsızlık yaparak biraz da dinlenerek bu yere kadar gelmişti. Şimdi ise uğruna yaşamak için bir nedeni olan birisiyle tanışmış ve onun hayat hikayesin dinleyerek onu ve onun gibilerin hayatına özenmişti. Ne kadar da büyük bir süpriz!
Sonunda Nürnberg’in ilk binaları görünmeye başlayınca derin uykuda olan ama heyecanı yüzünden okunan güzel bayanı uyandırdı.
“Geldik mi?” diye sordu kırık bir sesle.
“Evet.” diye cevap verdi Aldin. “Nürnberg’in tam olarak neresinde yaşadığını biliyor musun?”
“Evet.” dedi kaşlarını çatarak. Bir yandan cebindeki birşeyi çıkarmaya çalışıyordu.
Bir harita.
Nürnberg’in Google Earth’ten alınmış bir haritasıydı ve bazı yerler işaretlenmişti kırmızı kalem ile. Muhtemelen sevgilisinin daha önce görülmüş olduğu yerler ya da görülme olasılığı olan yerlerdi. Güzel bayan onu gerçekten bulmaya adamıştı kendisini. Aldin bunu takdir çok takdir etti. O hiçbirşey için bu kadar hırslı çalışmamıştı. Belki ondan örnek alabilirdi bazı şeylerde.
“Bunlar?” diye sordu yine de.
“Haris’in yaşadığı yerler.”
“Ne?” diye sordu Adela’ya bakarak.“Sekiz evi mi var? Gezmeyi seviyor olmalı.”
“Hayır, babam onu ölümle tehdit ettiğinden beri paranoyaklaştı. Birisinde yaşama olasılığı hesaplanınca diğer eve geçiyor. Bu onu canlı tutuyor herhalde.”
Nürnberg diğer Almanya şehirleri kadar düzenli ve huzurluydu. Sıcak temmuz güneşi etrafı iyice kavurmasına rağmen şehre bir karmaşa hakim değildi. Kalabalık millet Nürnberg’in canlı kesimini oluşturuyordu ama çok fazla mezarlık vardı. Muhtemelen ikinci dünya savaşından kalan ölüleri tuttukları yerdi. Aldin bir Bosna Savaş’ı mağduru olduğu için savaşın hiçbir yönünü sevmezdi.
Adela ile birlikte geceye kadar üç tane yeri ziyaret edebildiler ve hiçbirinde sevgilisi Haris’in izine rastlayamadılar. Evleri şehirde güzel ama fazla dikkat çekmeyen yerleydeydi ve hepsi de polis istasyonlarına yakındı. Arabayı kenara çekti.
“Neden durduk?” diye sordu Adela.
“Geceyarısı oldu. Dinlenmem gerek, yarın uzun bir gün olacak.”
“Ileride bir motel var.” dedi ilerideki küçük, yanıp sönen hafleriyle GUSTAG yazan yeri işaret ederek.
“Ben motellerde uyumam ama sen uyumak istersen de karışmam. Arabada uyumaya alışığım. Istersen arabayı motelin önüne sürebilirim.”
“Sonra da sabaha karşı gizlice benden kaçasın diye mi? Almayayım.”
“Senden kurtulmak isteseydim.” dedi Aldin. “Bunu çoktan yapardım.”
Koltuğunu yatay konuma getirerek arkasına yaslandı ve her zaman ki gibi romantik şarkılarla dolu bir kaset takıp sesini açtı. Romantik ezgiler onun kolayca uyumasını sağlıyordu.
“Lionel Ritchie.”
“Evet.” diye cevapladı Aldin viskiyi plastik bir bardağa doldurup içti. Ne kadar çok içki içerse o kadar rahat uyurdu. “Şimdi uyu Adela. Eğer modelde uyumak istemiyorsan da fazla ses çıkarma.”
Ilk üç saati deliksiz geçen uyku onun rahatlamasını sağlamıştı ama bir daha uyuyamadı. Hemen yanındaki Adela çoktan uyumuştu. Tecavüz girişiminden sonra da kolaycacık uyuyabilmişti. Hiçbirşeyden korkmuyordu herhalde ve hiçbir türlü baskı onu yıldırmıyordu. Adela, onun yaşamak istediği hayatı temsilen tanrı tarafından gönderilmiş bir lütuftu. Bir gün Adela ile Haris’in düğününe gelmeyi aklının bir kenarına not etti. Adela ile sadece altı saat geçirmiş olmasına rağmen ona şimdiden ısınmıştı. Eğer beraber uzunca süre yolculuk yapsalardı mükemmel arkadaş olurlardı.
Sabaha kadar arka koltukta duran kalıp kitaplardan –ansiklopedi- birini okudu. Bilgi sahibi olmayı seviyordu her konuda.
“Aldin!”
O her zaman bir kitap kurdu olmuştu. Muhtemelen babasından kalan bir gelenekti ona geçen. Hiçbir zaman iyi bir ailesi yoktu ve kız kardeşi Sara gibi de evlenip çocuk sahibi olamamıştı. Sara ailenin zekisiydi. Aldin’in aksine hayatı başarılarla dolu, iyi bir okulu bitirmiş ve gerçekten aşık olduğu birisini bulup Fransa’ya taşınmıştı. Eskiden onunla çok iyi olmasına rağmen evlendikten sonra bir defa bile görüşememişti onunla. Kızkardeşi onun bu yolculuğu plânladığından bile haberdar değildi büyük ihtimalle.
“ALDIN!”
“Ne var?” dedi yeni arkadaşına dönerek.
“Neden uyumadın?”
Aldin dişlerini sıktı ve daha önce viski doldurduğu plastik bardağa termos’tan nescafe doldurdu. “Hadi gidelim. Sırada ne var?”
“Ilk önce şuraya gidelim.” Şehir merkezinden çok uzak kırmızı bir noktayı işaret ediyordu. “Muhtemelen ordadır. Haris gürültüyü çok sever bu yüzden parka yakın bir yer almıştır kendisine. Ayrıca Ana polis merkezine birkaç blok uzaklıkta. Eğer ben olsaydım burada yaşardım.”
“O zaman neden ilk orayı söylemedin?” diye sordu Aldin huysuz bir tavırla.
“Unuttum”. dedi yorgun bir sesle.
Arabayı çalıştırdı ve söz konusu olan yere gitti. Gerçekten de evi yeşilliklerin etrafında kocaman bir park alanının hemen bitişiğindeydi. En üst kata çıkana kadar her kapıyı çaldılar, tüm evler boştu. Garip diye düşündü Aldin son kata çıkarken. Son kapı aralıktı. Adela “Haris” diye içeri daldı ama hemen sonrasında derin ve acı dolu bir çığlık attı. Aldin hemen kızın yanına koştu. Kızın karşısında durduğu şey çarmıha gerilmiş bir cesetti. Üzerinde işkence çektiğini belli eden bir sürü işaret vardı. Dişleri kerpeten ile çekilmişti ve hiçbir parmağında tırnak yoktu. Ölene kadar acı çekmiş olmalı diye düşündü. “Hayır!” dedi Adela diz çökerken. Gözyaşları yanaklarından aşağı süzülüyordu. Birkaç defa cesede bakmaya çalıştı ama başaramadı. Aldin onu teselli etmek için hiçbir şey yapmadı. Yanına oturmadı ve teselli edici hiçbir söz söylemedi çünkü biliyordu ki şu anda kimse ona yardımcı olamazdı. Kız ağlarken Aldin etrafı araştırdı ve yatağın hemen altında aceleyle sokulmuş bir mektup bulana kadar da durmadı.
“Bir mektup buldum.” dedi Adela’ya.
Kız hiç tepki vermedi, hâlâ cesedin karşısında oturmuş gözyaşı döküyordu. “Peki, ben okuyayım.”


Sevgili Adela
Beni aradığını biliyorum. Sen de benim kaçmak zorunda olduğumu biliyordun. Üzgünüm, korkumu yenip yanında kalamadım. Bana aşkı tattıran yürekle bir atamadım. Kaçtım.. Hergünüm ölüm korkusuyla geçti. Adres değiştirdim, uzaklaştım fakat sonumun değişmeyeceğini hissettim hep.
Şimdi bunları da bu hisle yazıyorum. Bana bir şey olursa bile seni sevdiğimi, seni severek öldüğümü bil diye.
Ama sakın ağlama Adela.. Gözyaşlarının benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Sen güçlü bir kızsın. Bensiz de ayakta durabilirsin. Ben duramadım. Babanın tehditleri, benim böyle kıyıya köşeye saklanmama, her anımın senden uzakta geçmesine yetti. Sokağa çıkamaz oldum. Her gördüğüm insan, canımı alacak kanlı bir katil gibi göründü gözüme.
Öleceğimi biliyorum ve bunun senin yanında olması için nelerimi vermezdim. Korkaklığım için beni bağışla sevgilim. Seni bırakıp, uzaklarda ölümümü beklediğim için beni affet.
Tüm yaşantım gözlerimin önünden geçiyor şimdi. Tüm yaşantım da senmişsin. Saçların, gözlerin, çocuksu kahkahalarınmış. Simsiyah saçlarına ellerimi doladığım zaman yaşadığım mutluluğu, belki de son kez anımsıyorum. Bilirsin ne çok severim. Karşımda da sen varsın yine, masmavi derin gözlerinle. Hadi sevgilim ‘şerefimize’…


Aldin mektubu bitirdiğinde fark ettiği ilk şey yerde baygın bir halde duran güzel bir bayanın bedeniydi.

1 yorum:

fazy dedi ki...

Ben Teşekkür Ederim Damir.. HayaLgücüne Hayranım.. Aynen Devam (: